25 Aralık 2015 Cuma

Ispanya`nin lezzet klasikleri...

Barselona'ya gelmişken onların çeşitli yöresel yemeklerini tanıyoruz. Bunlar arasında paella, tapas, patatas bravas, churros; sangria, vermut, cava gibi değişik yemek ve içecekleri mevcut. Ayrıca deniz ürünleri konusunda da oldukça iyiler...

Paella'nın türlü çeşitleri var. Bu Ispanyanın en tipik yemeklerinden birisi. Kökeni Valencia'ya dayanıyor. Asıl anlamı ise iki kulpu geniş tavadır. Ancak zaman içinde anlam değişikliğine uğramış ve yemeğin kendi adını almış. En güzeli kişiden kişiye göre değişebilir ama deniz ürünlüsünden yana tercihimiz. İçinde midye, kalamar, karides var. Kalan kısmı ise pirinç ve safrandan oluşur. Kendisi biraz yağlı olmakla birlikte güzel bir tada sahip. 

Tapas, çok geniş anlam taşıyor. Küçük atıştırmalıklardan oluşan meze çeşitleri denilebilir. 

Patatas bravas, patatesi küp gibi ama daha şekilsizce kesilerek kızartılmış ve üzerine domates ile sarımsak sosu dökülerek oluşturulmuş atıştırmalık. 

İçecekler arasında ise en güzelini "sangria" seçtik. Meyveli şarap kokteylidir. 

Bir de churros adında bir atıştırmalık var. Kızarmış hamur tatlısıdır. Çikolata sosuna batırıldığında daha güzel oluyor.













9 Aralık 2015 Çarşamba

Sushi'ye yeni bir perspektif; Ioki

İstanbul'da kaliteli sushi denince akla çok az yer gelir, bunlardan biri de şüphesiz Ioki. Istinye ve Kanlica'daki iki şubesinde de aynı başarıyı yakalayan Ioki, sushi sevmeyenlere de sushi'yi sevdirmeyi başarmanin yanı sıra, Istanbul'daki en iddiali sushi'leri yapıyor. Başlangıç olarak söylediğimiz Edamame ve Spicy Shrimp oldukca lezzetliydi, ancak bence Ioki'nin özelliği kesinlikle sushi'leri. Burada yediğim Crispy Roll ve Tiger Roll'u hiçbir sushi'ye değişmem. Crispy roll'un dışında karides cipsi ve pirinç var; içindeyse avokado, krem peynir ve kızarmış karides. Tiger roll görsel olarak oldukça gösterişli. Üstünde tatlı patates kızartması olan Tiger Roll'un icinde yengeç, karides ve krem peynir var. Dışındaki pirincin uzerine koydukları avokado sushi'ye bambaşka bir lezzet katıyor. Yolunuz Kanlıca ya da İstinye'ye duşerse, sushi sevin sevmeyin, Ioki'de bu iki lezzeti tatmanızı şiddetle tavsiye ederiz!


CrispyRoll



Tiger Roll




2 Aralık 2015 Çarşamba

Sirha İstanbul- Anadolu Lezzet Envanteri

Türkiye'deki yiyecek içecek sektörü için en önemli organizasyonlardan biri olan Sirha İstanbul 26-27-28 Kasım 2015 tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezinde sizlerleydi. Bense Sirha'da Mutfak Dostları Derneğinin Metro işbirliğiyle hayata geçirdiği "Anadolu Lezzet Envanteri" adlı projenin standında görevliydim.
Peki nedir bu Anadolu Lezzet Envanteri?
Anadolu'nun yok olmaya yüz tutmuş lezzetlerini sofralarımıza geri getirmeyi ve onları tanımamızı hedefleyen bir proje. Sirha İstanbul'da  da 49 ürünün katılımcılarla buluşturdu. Antalya'dan Ardahan'a, Ardahan'dan Bozcaada'ya Türkiye'nin geniş coğrafyasına yayılan lezzetlerimizin tanıtımı ve tadımının yapıldığı standda en çok ilgimi çeken lezzetleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım sizin de  hoşunuza gider..


Karaman'ın Yanık Yoğurdu

Yanık Yoğurt aslında pıhtılaşmış yoğurttur. Kullanılan süt mevsime bağlı değişkenlik göstermektedir.İnek, koyun ya da keçi sütünden yapılır. Şubat sonundan haziran ortasına kadar % 100 koyun sütü ile yapılırken haziran ayı ortalarından kasıma kadar % 100 keçi sütü ile yapılır. Koyun ya da keçi sütü mevcut olmadığı durumlarda, inek sütü kullanılır. Ancak lezzet açısından inek sütü, koyun ve keçi sütünün verdiği tadı yakalayamayabilir.

Yapımı:
Öncelikle taze toplanan çiğ süt tülbentten geçirilerek çok sıcak olan geleneksel büyük bakır kaselerin (bakraç) içlerine aktarılır. Sütün sıcak bakır ile temasından sütteki kazein karamelize olur ve süte yanık bir lezzet verir. Ardından, süt bu bakır kaselerde kaynatılır ve üstte oluşan kaymak toplanır. Daha sonra 40-50 derecede soğutulur ve bir önceki işlemden elde edilen doğal yoğurt mayası eklenir. Mayalama süresi ise mevsime göre değişebilir. Yaz aylarında 2-3 saatken kış aylarında 4-5 saati bulabilir.
Yoğurt oluştuğu zaman 8-10 saat dinlenmeye bırakılır. Sonra, tülbentlerin içine aktarılır ve torbaların tepesine ağır bir mermer konur. Böylece yoğurt suyunu bırakır ve uygun kıvamı alır. Yoğurdun tüm suyunu bırakması, 14-15 saat sürer.

Bugün, geleneksel yanik yoğurt çoğunlukla evlerde tüketiliyor, aynı zamanda yerel pazarlar ve bazı doğal gıda dükkanlarında satılıyor. Endüstriyel versiyonları da bazı gıda dükkanlarında bulunabilir.



Siyez Bulguru

Karadeniz’e uzak olmayan ve Kastamonu’nun ormanlık kuzeyinde kalan birçok çiftlikte, , hala en eski buğday tipi olan; Triticum monococcum yani siyez buğdayı üretilmektedir.
Bu tahılı diğer çeşitlerden ayıran yüksek protein içeriği (yaklaşık% 20) ve düşük glüten seviyesidir. Olağanüstü özelliklere rağmen, aynı zamanda Einkorn buğday olarak da bilinen Triticum monococcum ekimi, sürekli azalmaktadır. Ayrıca kış şartlarına dayanma gücünün diğer bulgurlara göre fazla olması Kastamonu'da bir çok çiftçinin hala üretimine devam etmesine sebep olmuştur

Üretim aşaması:

Nispeten basittir. Siyez üretmek için bu buğday önce kaynar suda 20 dakika bekletiliyor, sonra hemen soğuk suyla ısısı düşürülür sonra güneşte kurutularak su değirmenlerinde uygulanan geleneksel yöntemlerle öğütülür.
Temizlik ve ezme sonrası, buğday büyük bezler üzerine yayılarak, hava şartlarına bağlı olarak, bir veya iki gün boyunca güneş altında sık sık döndürülerek kurumaya bırakılır.
Bulgur günlük yemeklerde kullanılır ve genellikle tereyağı veya yağ bazı kıyılmış soğan Sote ile birlikte kapalı bir tavada suyu içinde pişmiş pilav olarak servis edilir



Hanak Balıı

Ardahan ili, Hanak ilçesi ve çevresinde yetiştirilen yerel Kafkas arıları tarafından üretilen doğal bir çiçek balıdır. Kafkas arıları 7,2 milimetrelik uzunluğuyla, dünyadaki tüm diğer arı çeşitlerinden daha uzun dile sahiptir. Bu uzun dil sayesinde, diğer arıların ulaşamadığı uzun boyunlu çiçeklerin nektarlarını da toplar. Kafkas arısı ayrıca, bölgedeki ağır kış koşullarına karşı da çok dayanıklı ve çok güçlüdür.

Hanak bölgesinin yüksek rakımı, tepelik peyzajı, endemik bal bitkileri ve çiçekleri dikkate alındığında, Hanak çiçek balının eşsiz lezzetinin, bu coğrafyanın tüm özelliklerini yansıttığı anlaşılır..
Hanak çiçek balı; petek, süzme ve kristalize olmak üzere üç farklı şekilde tüketime sunulur.


Kuru Kaymak


Kuru kaymak, yüksek kalori içeriğiyle bir kış ürünüdür. Orta ve Doğu Anadolu’daki Nevşehir, Erzurum, Sivas, Malatya gibi nispeten sert kış koşullarına sahip illerde üretilmektedir.

Geleneksel üretim süreci, 50 kilogram inek sütünün uzun saatler boyunca kaynatılmasıyla başlar. Kaynatılan süt epey kıvamlaşır yaklaşık 5-6 kg gelir artık.

Bu kıvamlı süt, "peşgun" adı verilen daire şeklindeki tepsi benzeri bakır kaplara aktarılır. Kaplar yeniden kömür ateşi üzerine yerleştirilir ve sabaha kadar kontrol edilerek pişirilir.

Yoğunlaşmış sütün üstünde kalın gözenekli bir tabaka oluşur. Bu yuvarlak kaymak toplanıp, uzun tahtaların üstüne alınır. Soğuduktan sonra tıpkı bir kek gibi dilimlenir, toprak testiler içine preslenir. Ancak bu presleme, hava ile temas ederek bozulmasını önlemek için bir kat bal, bir kat kaymak şeklinde yapılır.

Bölgedeki köy kadınlarının kış hazırlıkları arasında yer alan kuru kaymak üretimi, büyük miktarlarda süt ve yoğun zaman harcamayı gerektiren, sonuçta düşük miktarda ürün elde edilen bir süreçtir. Büyük pazarlara ulaşması mümkün olmayan bu ürün yalnızca evde tüketim için üretilir. Sınırlı miktarlardaki üretim fazlası yerel dükkanlar aracılığıyla satılmaktadır.


Benim için ilgi çekici ve lezzetli olan ürünlerin bir kaçı bunlardı. Umarım hoşunuza gitmiştir. Eğer hoşunuza gittiyse ve daha fazla bilgi edinmek isterseniz yorum bırakmanız yeterli.




20 Kasım 2015 Cuma

Vlaams Friteshuis Vleminckx

      Amsterdam'ın en önemli patatesçilerinden biri olan Vleminckxdeyiz. 1887'den  beri hizmet veren Vleminckx'i büyük bir yer olarak düşünmeyin son derece sıradan hatta bence orjinalliğini bu şekilde koruyor. Patatesi tıpkı Amsterdam'ın diğer patatesçileri gibi kağıttan bir külah içinde servis ediyorlar ve dilediğiniz ekstra sosu koymak size kalmış oluyor. Olası bir munchies durumunda ya da kanalların arasında şehri hissederken acıktığınızda gidip atıştırmanız için harika bir tavsiye!


Adres: Voetboogstraat 33, 1012 XK Amsterdam, Hollanda












































































                                                                                                                        Merve Acarsoy

18 Ekim 2015 Pazar

Batum'dan gelen lezzet: Khachapuri



Gürcistan'ın peynirli pidesi olarak geçen Khachapuri bizim pidelerimiz gibi görünse de lezzet olarak biraz farklı. İçindeki yumurtalardan mıdır, yoksa peynirin farklılığından mı bilinmez ama bence oldukça lezzetliydi.

Gidecek vakit bulamadık ama neymiş bu Khachapuri derseniz ya da tadı damağımda kaldı ne var ki evde yapabilirim diye  düşünürseniz buyrun oradan aldığım yemek kitabındaki tarifi!


Malzemeler:
400 ml süt/su
10 gr maya
10 gr tuz
15 gr şeker
1 kg un
25 gr tereyağı ya da 60 ml sıvı yağ

İç Harcı:
1,5 kg imeretian (bulunamaması halinde az tuzlu köy peyniri de işinizi görecektir.)
10 yumurta

Dış Harcı:
50 ml süt
2 yumurta



Yapılışı
-Su veya sütü 30-35 dereceye kadar ısıtıyoruz.
-Maya,şeker ve tuzu süt/su içinde eritiyoruz.
-Unu bir kaba koyup ortasında bir yuva açıyoruz.
-Hazırladığımız sıvı karışımı açtığımız yuvaya koyuyoruz
-Yumuşak bir hamur olana kadar karıştırıyoruz.
-Son olarak tereyağı ya da sıvı yağı hamura ekliyoruz.
-Kabartması için sıcak bir yere bırakıyoruz
-Bir süre sonra alıp tekrar yoğurup bir kez daha kabartmaya bırakıyoruz.
-Peyniri rendeliyoruz.
-Kabarmış hamuru 300'er gram olarak ayırıyoruz.
-Her birini dikdörtgen şekilde açıyoruz
-300'er gramlık peynirleri açtığımız hamura yerleştiriyoruz.
-Kenarlarını katlayarak kayık şekline getiriyoruz.
-Pişirme kağıdına yerleştiriyoruz
-Daha önceden sütün içerisinde çırptığımız yumurta sarılarını hamurun kenarlarına sürüyoruz.
-250 derecede fırına koyuyoruz.
-Kenarlarını kızarmaya başlayınca Khachapurileri fırından çıkarıp üzerine yumurta kırıp fırına geri koyuyoruz.2-3 dakika pişiriyoruz.
-Sonra da afiyetle yiyoruz.



Umarım bu tarifi beğenip deneme şansı
bulursunuz. Yorumlarınızı bekliyoruz:)









22 Eylül 2015 Salı

Her daim şık ve leziz; Da Mario

Doğuş Grubu'nun restoran konusundaki başarısını bilmeyen yoktur.

Tom's Kitchen, Parle, La Petite Maison, Nusr-et, Mezzaluna, Kitchenette, Go Mongo, Gina ve pek çok yakından tanıdığımız; sevdiğimiz Doğuş Grubu restoranlarından biri olan Da Mario şık ve lezzetli yemek arayanlara çözüm üretmeye devam ediyor.

Arkadaşımızın doğum günü yemeği için gittiğimiz Da Mario'da ikimiz de farklı lezzetler deneme şansını yakaladık.

Memnun kaldığımız bu lezzetleri sizinle de paylaşmak istedik.

Öncelikle, başlangıç olarak bir İtalyan klasiği olan Burrata!


Ana yemek olarak tercihimiz levrek ızgara ve orta pişmiş bonfile et'ten yana oldu. Etin porsiyonu küçüktü, bu sebeple balık daha doyurucu bir tercih oldu diyebiliriz.



Tatlı olarak ise tiramisu yemeyi tercih ettik. İtalyan usulü yapılan tiramisu çok lezzetliydi ancak biraz ağırdı, iki kişinin paylaşması için ideal.

21 Eylül 2015 Pazartesi

Zero: Geleceğe Geri Sayım

Sakıp Sabancı Müzesi, 20. yüzyıla damga vurmuş akımlardan ZERO'ya Geleceğe Geri Sayım sergisi ile 10 Ocak'a kadar ev sahipliği yapıyor.
İki dünya savaşından etkilenen pek çok sanatçı gibi Zero akımı öncüleri Heinz Meck, Otto Piene, Günther Uecker, Yves Klein, Piero Manzoni ve Lucio Fontana; varolan tüm yıkımlar, karanlıklardan sonra sanatın sıfırdan başlaması gerektiğine inanıyor. Sıfır alanını inşa etmeye çalışan yenilikçi ruhlu sanatçılar ışık, renk, gölge, uzam gibi alanlara yoğunlaşarak sanatlarını şekillendiriyor.
Sıradışı bir sanat anlayışı ortaya çıkaran bu akım, felsefeyle bütünleşerek her anında ilgimizi korumamızı sağladı diyebiliriz.

Sıradanlığa olarak başkaldırıyı Lucia Fontana'nın sözleri özetliyor aslında; "Sanatın evrimini malzeme yoluyla ileri taşıyoruz. Malzeme yoluyla demek, bugün sanat plastikle ya da ışıkla yapılabilir demektir. Sanat, artık fırçalar ve resim olarak anlaşılmak, tuval ya da frekler ile sınırlandırılmak zorunda değildir. Eğer keşiflerimden biri önemliyse o da oyuktur. Oyuktan kastım, resim düzleminin sınırlarını aşmak, ve kendi sanat anlayışımda özgür olmaktır. Tuvaldeki oyukları resmi mahvetmek için açmadım. Tam tersine, bu oyukları başka bir şeyi keşfedebilmek için açtım."

10 Ocak'a kadar Emirgan'daki bu ZERO alanını ziyaret etmeyi unutmayın!





Gökyüzü sanatı
"Bir yanda, gökyüzü hayal edebildiğiniz en büyük tuvaldir, diğer yanda, hayal edebileceğiniz en büyük tiyatro. Yalnızca en büyük astronomik ve astrolojik tiyatro da değil, gökyüzü için geliştirilen her şey için de en büyük tiyatrodur. Havacılık endüstrisi mesela. Gökyüzü, özellikle II. Dünya SAvaşı sırasında müthiş önemli bir rol oynamıştı. Gökyüzüne dair keyif duygularının yerini dehşet almıştı. Savaş bittiğinde ilk başta inanamadık, sonra müthiş bir rahatlama yaşadık. Ve bu vesileyle gökyüzünü kutlama dürtüsü ve sevinci ortaya çıktı- bununnla beraber de gökyüzü sanatı fikri." - Otto Piene, 2014








19 Eylül 2015 Cumartesi

Jumbo Burger

Jumbo Burger'e gitmiş olup da müdavimi olmamış çok az kişi tanıyoruz. Neden diye sorarsanız bence her şeyin en iyisi orada; patates kızartmasının en güzel kızartmışı, hamburgerin en lezzetlisi, sosların en farklısı! Ayrıca seçmek için bir sürü farklı seçenek de sunuyor.


Biz bildik bileli kalitelerinden ve lezzetlerinden hiç ödün vermemiş, 40'ıncı yılına yaklaşmış olan Jumbo kesinlikle Anadolu yakasının vazgeçilmezi! Her yiyenin çeşitli tahminlerde bulunduğu bize göre ballı olan mayonezinin tarifini kimselere vermiyorlar. Bu da Jumbo Burgeri bir kez daha kendine özel kılıyor.

Her türlü ruh halimizi kaldırabilen Jumbo bizim için gerek lisedeki okul çıkışlarına, gerek sınav zamanlarındaki bunalımlı günlere , gerekse sadece basit bir yemek aktivitesine ev sahipliği yapıyor

Hala denememiş ve müdavimi olmamışsanız yolunuz Bağdat Caddesi civarından geçerken uğramanızı ve kendinize en uygun hamburgeri menüden seçip patates kızartması eşliğinde yemenizi tavsiye ediyoruz!

Not: Tiramisu sever biriyseniz Jumbo'dan tiramisu'sunu tatmadan ayrılmayın!






18 Eylül 2015 Cuma

Emirgan Kardeşim Mantı

Mantı severler buraya!

Emirgan Kardeşim mantıyla tanıştığımdan beri yıllardır mantı denince akla gelen şehrin Kayseri değil Bolu olması gerektiğini keşfettim.
Burada mantının hamuru incecik; ancak mantılar boyut olarak daha büyük. Ravioli gibi düşünülebilir aslında.
Her şeyin ev yapımı olduğu ev havasındaki bu küçük dükkanda taze yoğurt, hazırladıkları yağlı sos ve cevizli yoğurt kurusu muhteşem bir uyum yakalıyor; adeta bir ziyafet diyebiliriz.
Ceviz ve mantının uyumuna bayılacaksınız!
Ayrıca, yemekten önce getirdikleri lahana turşusu bir harika.
Yaprak sarmayı da sevenlerin denemesi şiddetle tavsiye edilir.
İşletmeci ailenin ilgisi ve samimiyetiyle kendinizi evinizde hissedeceksiniz.
İstanbul'da pek çok yerde mantı denemiş biri olarak favorimin Kardeşim Mantı olduğunu söyleyebilirim.
Müdavimi olacağınız garantisiyle;



16 Eylül 2015 Çarşamba

Sirkeci'de gizli bir cevher: Can Oba

Sirkeci'de esnaf lokantalarının arasında, Four Seasons tabaklarıyla karşılaşmanın mümkün olduğu bir adres Can Oba.

Michelin yıldızlı pek çok restoranda çalışmış, uzun yıllar Amerika'da yaşamış Oba; size mutfağından bambaşka, unutulmaz lezzetler sunuyor. Marketten alışverişini günlük olarak kendisi yapan ilgili şef, müşterilerinin masasına gelip birebir muhabbet ediyor.

Burada sabit bir menü yok; günün yemekleri masanıza gelerek teker teker anlatıyorlar. Biz tercihimizi başlangıç olarak mısır çorbası, hardal çorbası, kuşkonmazlı somondan yana kullandık. Ana yemekte ıspanaklı lazanya yedik. Tatlı olarak ise Can Oba'nın imzası olarak tanıttığı karamelli cheesecake ve kayısılı dondurma tercih ettik.

Bu leziz mutfağın tadı damağımızda kaldı.

Kendine has lezzetlerle karşılaşacağınız bu küçük restoranda; daha önce aklınıza hiç gelmeyecek karışımları tatmaya hazırlıklı olun.

Gitmeyi düşünürseniz rezervasyon için elinizi çabuk tutmanızı söylememiz gerekir; alışverişini günlük yapan Oba restoranında boş yer olsa dahi son dakika rezervasyonları kabul etmeyebiliyormuş.






15 Eylül 2015 Salı

Karaköy'ün sevimli Fil'i

Haziran ayında açılan tukuazın hakim olduğu Fil Karaköy'ün ilk kitapçı/kahvecisi. İçerideki kitaplar genelde sanat, film,edebiyat, fotoğraf ağırlıklı. Kendi dersinizi çalışmanız ya da işlerinizi yapmanız için ideal bir yer. Üst katında ki harika salıncakta salınarak alt kattan gelen kek ve kahve kokuları yaptığınız işe verim katacaktır. Özellikle inanılmaz ilgili ve güleryüzlü çalışanlar evinizdeymişsiniz gibi hissetmenizi sağlayacaktır.